22379
post-template-default,single,single-post,postid-22379,single-format-standard,stockholm-core-2.2.9,select-theme-ver-8.8,ajax_updown,page_not_loaded,,qode_menu_,wpb-js-composer js-comp-ver-7.2,vc_responsive

MARDİN’İN GELECEĞİNİ DOĞRU KURGULAMAK

Kentlerin ve toplumların geleceklerini kurgularken, geçmişin izleri ve değerleri ile günümüzün değerlerinin ve beklentilerinin, ortak bir vizyon etrafında, “kavranabilir ve uygulanabilir hedefler” çerçevesinde ele alınması gerekliliği net bir biçimde ortaya konulmalıdır.

Ortak vizyon ve stratejik hedefler doğrultusunda oluşturulan program ve projeler ile bunların uygulama modellerinin ortaya konulduğu “Yol Haritası”, geleceği doğru görmenin ve planlı gelişmenin en önemli belgesini oluşturmaktadır. Geçmişin belleği ve kimliğini dikkate alarak, kentlere doğru bakmak ve algılamak, kentlerin geleceğini doğru kurgulamanın vazgeçilmez koşuludur.

Bir kentin “Yol Haritası”nı, yani geleceğe ilişkin gelişme stratejilerini belirlemek kolay değildir. Eğer bu kent binlerce yıllık geçmişi olan Mardin, uygarlığın beşiği yukarı Mezopotamya coğrafyası içinde pek çok uygarlığı bünyesinde barındırmış bir bölgeyse; taş yapıları, gizemli sokakları ve yerleşme dokusu ile bize hâlâ zamanda yolculuk imkanı verebiliyorsa, bu zorluk bir kat daha artmaktadır.

Mardin’in geleceğinin belirlenmesinde en önemli veriyi “geçmiş”i oluşturmaktadır. Kültürel, demografik, mekansal çeşitliliği ve zenginliği Mardin’i ayrıcalıklı bir kent haline getirmektedir. Geçmişin izleri ve değerlerini geleceğe taşırken bu farklı ve özel coğrafyanın sağladığı olanakları fırsata dönüştürmek için “Mardin’e doğru bakmak, geleceği doğru kurgulamak” zorunluluktur.

Kentin kurulduğu topografya, kale ve ova arasında oluşan mekansal ilişki sistemi, yapılar bütünlüğü, sokak ve mahalleden oluşan organik kentsel doku ile bütünleşir. Bu mekansal farklılaşma, dil, kültür ve din çeşitliliğinin yaratmış olduğu birliktelikle beslenerek Mardin’i “ayrıcalıklı bir kent” haline getirmiştir.

Mardin’in geçmişinde yer alan ve geleceğinin biçimlenmesinde önemli rol oynayacak olan kendine özgü değerler, birikimler ve kimlikler, yeniden ele alınarak doğru irdelendiğinde, çok farklı yaklaşımların ortaya çıkacağı görülecektir. Önemli olan bu yaklaşımların, bir “hedefler bütünü” içinde ele alınmasını sağlayarak, kurgulamanın ortak bir vizyon ve amaç doğrultusunda yapılmasını sağlamaktır.

Son yıllarda Mardin’de gerçekleşen çalışmalar; kamu, özel ve sivil kesimlerin birlikteliklerine dayalı çabalar, Mardin’in geleceğinin çok hızlı bir şekilde biçimleneceğinin önemli ipuçlarını vermektedir. Ancak, bu çalışmaların ve çabaların, bir kurgu içinde, orta ve uzun erimli stratejilerle ele alınmasını sağlayacak bir yol haritasına dönüştürülmesi, bütüncül bir planlama anlayışının gereğidir.

Bu gereği yerine getirmek için birey ve kurumların ortak sorumluluk aldığı geniş katılımlı; kamu, özel ve sivil kesimlerin işbirliğine dayalı, yenilikçi yöntem ve modellerin Mardin’in gündemine getirilmesi artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Mardin’in geleceğinin kurgulanmasında geçmişi doğru görmek ve algılamak ne kadar önemli ise, “yol haritası”nın hazırlanması için de bazı temel konular ve yaklaşımlar da o kadar önemlidir.

Mardin’in Geleceğini Doğru Kavramlarla Kurgulamak

Mardin’in geleceğini kurgularken, toplumsal, ekonomik ve mekansal sürdürebilirliğin sağlanması için;

  1. “İnsan” ve “vizyon” odaklı stratejilerin geliştirilmesi,
  2. Buna uygun program ve projelerin ortaya konulması,
  3. Mardin’in zenginliğini oluşturan tarihsel, kültürel ve doğal değerlerinin saptanması,
  4. Bu birikimlerin günümüz kentlerinin gelişmişlik kriterleri olan ekonomik, eşitlik ve ekolojik ilişkiler sistemi içinde yeniden yorumlanması zorunluluğu vardır.

Bunlardan çıkarak ortak vizyon çerçevesinde geliştirilecek olan strateji, program ve projelerin üretilmesi için de, kamu-özel-yerel ve sivil toplum kuruluşları arasında iş ve güç birliğine dayalı “proje ortaklığı”nın sağlanması gerekir. Kuşkusuz “proje ortaklıkları” yerel halkın ve projeden doğrudan etkilenen kesimlerin söz sahibi olabilecekleri ortamları da sağlamalıdır.

Ortak vizyonun gerçekleştirilmesine yönelik proje örgütlenmelerinde, bir yandan yerel-sivil örgütlenmeler ile kamu ve özel sektör arasında ilişki sistemi kurulmalı, diğer yandan projeyi ilgilendiren kesimlerle işbirliği sağlanmalıdır. Bir o kadar önemli olan da, “aşağıdan yukarı doğru örgütlenme” anlayışının gereği olarak “proje bazında örgütlenmelere” dayalı işbirlikleri ile yerel halkın kapasitesini artırıcı programlarının gündeme alınmasıdır. Projelerin uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği açısından da  “proje liderlerinin”  yetiştirilmesine olanak sağlayan ortamlar yaratılmalıdır.

Tarih boyunca din, dil ve uygarlıklar birlikteliğinin bir hoşgörü ortamı içinde sürdürüldüğü Mardin için geliştirilecek vizyon ve buna bağlı projelerde, “geniş katılımlı karar alma” ve “uzlaşma” süreçlerini de dikkate alan bir yapının oluşturulması ise, projelerin uygulanabilir ve yaygınlaşabilir olması açısından önemli olacaktır.

Kentsel kimliğini ve kentsel dokusunu, hızlı kentleşme süreci içinde korumaya çalışan az sayıdaki kentlerimizin başında gelen ve “Kendini Koruyan Kentler” kapsamında değerlendirilen Tarihi Mardin, UNESCO’nun “Dünya Mirası Listesi” içinde yer almak için büyük çaba göstermektedir. Son yıllarda gerçekleştirilen, bir dizi proje ve çalışma bu yolda atılan önemli adımlardır.

Bugün, birçok kentimizde olduğu gibi Mardin’de de, “Tarihi” ve “Yeni Mardin” olmak üzere ikili bir kentsel yapı oluşmuştur. Bu ikili yapının uzlaştırılması, geçmiş ile bugünün barıştırılması hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluk özellikle ayrıcalıklı ve özellikli coğrafyada yaşayanlara düşmektedir.  “Barışan Kentler” programı çerçevesinde başlatılacak çalışmalar, geçmişin değerlerini geleceğe aktarma, yeniden yorumlayarak yaşatma projeksiyonunun ürünleri olmalıdır.

Mardin’in gelecek için en önemli potansiyelinden bir diğerini, kent yerleşimi kadar özgün birikimlere sahip kırsal alanlardaki köy yerleşimleri oluşturmaktadır. Çeşitli nedenlerle boşaltılan Dereiçi gibi birçok Süryani köyünde yaşamın yeniden başlatılması, “Köyler Yaşamalıdır” programının bir parçası olarak ele alınmalı ve bu örnek köyler, diğer kentlerimizin kırsal yerleşimlerinin kalkındırılması için de model olmalıdır.

Bölge Potansiyelini İyi Değerlendirmek

Geçmişte, bir çekim merkezi olan Mardin; Nusaybin, Dara, Cizre ve Hasankeyf’i içine alan Tur Abdin bölgesinde yer alır. Bu bölgenin güneyinde Mezopotamya ovası, kuzeyinde ise Diyarbakır düzlüğü bulunur. Mardin’in bu bölgelerin arasında “tek geçiş” noktası konumunda olmasının avantajları günümüzde de hâlâ devam etmektedir.

Mardin’in gelecek potansiyelini değerlendirmek için Mardin’in bölge, bölgenin de Mardin için önemini dikkate alma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle;

  1. Kentin Akdeniz limanları ile bağlantısını sağlayacak olan “yeni ufuklara”,
  2. Tarihsel süreç içinde önemini sürekli koruyan Diyarbakır ile Midyat ve Nusaybin’i içine alan “bölgesel stratejik akslara”,
  3. Mardin odaklı Nusaybin-Musul ve Gaziantep-Halep “sınır ötesi akslarına” turizm ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi açısından gereksinim vardır.

Mardin’in içinde yer aldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin, hem tarihsel hem de günümüz koşulları dikkate alındığında, Mardin’in bölge kentleri ile ittifak kurması, “bölgesel kentler” ya da “kentsel bölgeler” kavramlarının tartışıldığı günümüzde, kentler arası dayanışma, kentsel ve bölgesel gelişme için kaçınılmaz hale gelmiştir.

Mardin, “bölgesel ilişki sistemi”nin içsel dinamiklerini harekete geçirmek için ise;

  1. Gaziantep, Kilis, Adıyaman ve Şanlıurfa illerini içine alan batı gelişme aksını oluşturan Fırat Havzası,
  2. Diyarbakır, Batman illerini içine alan kuzey aksı,
  3. Siirt ve Şırnak illerini kapsayan doğu aksı,
  4. bölgenin orta kesimini oluşturan Dicle Havzası’na yönelik projeler ve çözümler üretmelidir.

Sözü edilen “bölgesel ilişki sistemi” ile birlikte, Halep ve Musul gibi “sınır ötesi kentlerle olan ilişki sistemi” de, dışsal dinamikleri harekete geçirerek Mardin’in ekonomik, coğrafi ve kültürel gelişmesinin boyutlarını kuvvetlendirecektir.

Kültürel ve Demografik Çeşitliliği Doğru Yönetmek

Tarih boyunca Türkçe, Süryanice, Arapça, Kürtçe ve Ermenice dillerinin konuşulduğu; Müslümanlık, Hıristiyanlık, Museviliğin ortaya çıkardığı inançlar ve bu inançlara bağlı etnik kimliklerin oluşturduğu kültürel yapı ile mekansal değerler, Mardin’in en önemli çeşitliliği ve zenginliğidir.

Günümüzde, Kızıltepe, Mazıdağı, Derik, Midyat, Mazıdağı, Nusaybin, Ömerli, Yeşilli ve Savur ilçelerindeki, sivil ve anıtsal mimarlık örnekleri ile çok geniş bir kültürel zenginliğe sahip bulunan Mardin’in mekansal yönetimi, klasik yönetim anlayışından farklı olmak zorundadır. Bu zorunluluk beraberinde, iyi yetişmiş yönetici, kaynakların doğru kullanımı, yetkinin tek elde toplanması, kültürel mirasın yaşatılarak korunması, proje geliştirme ve proje finansmanı gibi konuları gündeme getirmektedir.

Önemli olan çeşitliliğin doğru yönetilmesi için yaklaşım ve stratejilerin doğru belirlenmesini sağlayacak ortamların yaratılmasıdır. Bir başka deyişle, Mardin için büyük bir fırsat olan, kültürel ve demografik çeşitliliğin yönetimi ise farklı bir anlayışı ortaya çıkarmalıdır. Mardin’e doğru bakmak ve anlayabilmek ve bu “potansiyeli yönetebilmek”, “Yol Haritası”nın temel yaklaşımını oluşturmalıdır.

Tarihi Mardin’i Korumak                                                                    

Bugün özgün yapısını korumaya çalışan, kale ve Mezopotamya ovası arasında yükselen bir yamaçta kurulu, Tarihi Mardin’i korumak ve kendine özgü özelliklerini geleceğe taşımak en öncelikli gündem maddesi olmalıdır.

Mardin kent dokusuna aykırı yapıların kentsel dokuya uyumunun sağlanması, mahalle ölçeğinde kentsel yaşamın hareketlendirilmesi, yerel ekonominin geliştirilmesi, anıtsal ve sivil mimarlık örneklerinin restorasyonu, kentsel dokunun korunması, restorasyonu biten yapılara fonksiyon verilmesi ve koruma kılavuzu hazırlanması gibi konularda stratejiler geliştirilmesi ve örnek projeler üretilmesi “Tarihi Mardin”i korumanın “olmazsa olmaz “ şartlarıdır.

Hiç kuşkusuz, “Tarihi Mardin”i korumanın bir diğer koşulu ise “Yeni Mardin”in dönüşümünü sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesidir. Bugün, eski ile yeninin birbirine küs olarak durduğu Mardin’in, geçmişi ile bugününün barıştırılması gerekmektedir. “Tarihi Mardin” ile “Yeni Mardin”in yaratmış olduğu ikili yapının ortadan kaldırılması için; geçmişin izlerini günümüzün çizgileri ve gereksinmeleriyle buluşturacak, özen gösterecek yeni bir tasarıma ihtiyaç vardır.

Çevre ve kültür değerlerini dikkate alan ve insan odaklı yaklaşımı benimseyen bu tasarım anlayışının temel girdileri olarak;

  1. Kent, kale ve Mezopotamya’ya kadar uzanan ufuk çizgisi üçlüsü,
  2. Diyarbakır ve Savur kent kapılarının ortaya çıkardığı kentsel omurga,
  3. Doğal ve anıtsal yapıların oluşturduğu diğer imaj noktaları

dikkate alınmalıdır.

Bunun yanı sıra, anıtsal yapılardan taş evlere kadar uzanan ilişki sisteminin ortaya çıkardığı gizemi iyi yorumlamak ve sonuçları geleceğe doğru taşımak, kenti yönetenlerin ve geleceği kurgulayanların temel görevi olmalıdır.

Artık, Mardin’in mekansal geleceğini ele alan klasik imar planı anlayışı yerine, halkın ve paydaşların katılımını sağlayan mekanizmaları da içeren, yeni bir planlama anlayışına öncelikle gereksinim vardır. Yeni planlama anlayışının özünde ise;

  1. Yapı, sokak, meydan, mahalle arasındaki “mekansal ve toplumsal ilişkiler sistemi”
  2. Köy, kent, bölge, havza arasındaki “kalkınma ilişki sistemi”nin bir bütün içinde ele alınması gerekliliği bulunmalıdır.

 

Kültür ve İnanç Odaklı Turizm Anlayışını Yaratmak

Günümüzdeki gelişmeler ve ekonomik göstergeler, Mardin’in kültür ve inanç turizmine dayalı bir ekonomik gelişme göstereceğinin işaretlerini vermektedir. Ancak, böyle bir yapının kuvvetlenmesi ve süreklilik kazanması, başta “Tarihi Mardin”in kent dokusunun korunması ile somut ve somut olmayan kültürel değerlerimiz ve geleneklerimizin ortaya çıkarılması ve turizm altyapısının hazır hale getirilmesi ile mümkün olacaktır.

Turizmin gelişmesi Mardin’in tarihi yapı stokunun da farklı bir biçimde kullanılmasını gündeme getirecektir. Artuklu Kervansarayı ve Erdoba Evleri’nin turizm amaçlı kullanılması, özellikli sivil yapıların farklı kullanımına örnektir. Bu girişim kendi evlerinde oturan Mardinlilerin de evlerini onarmalarını ve bunları turizm amaçlı paylaşmalarını gündeme getirecektir. Mardin evlerinin ayrıcalığı ve kentsel dokunun gizemi dikkate alındığında ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi için eğitim ve mekansal altyapının hazırlanması gerekmektedir.

Bununla birlikte, özellikle Savur’a bağlı Dereiçi köyünün mimari yapısı gözlendiğinde, boşalan köylerin de turizme kazandırılması için birtakım modellerin geliştirilmesinde yarar olduğu görülecektir.

Gelecek on yıl içinde, bugün 250.000 olan turist sayısı ile 1000 olan yatak kapasitesinin “dört kat” artırılması için Mardin kentinin ve Mardinlilerin böyle bir değişime hazır olmaları, buna karşılık; değişimin kıyı kentlerimizde yaşanan mekansal, toplumsal ve kültürel bozulmaya imkan vermemesini sağlayacak politikaları, özellikle sivil toplum örgütlerinin ve özel sektörün daha duyarlı davranmalarını sağlayacak işbirliklerini oluşturacak ortamları öngörmeleri gerekmektedir. Kısacası, kente duyarlı yerel halkın örgütlenmesine ve bilinçlendirilmesine olanak sağlayacak mekanizmalara gereksinim vardır.

Başka bir deyişle, “kültür” ve “inanç” odaklı gelişme çerçevesinde; kamunun kararlılığını ve yönlendiriciliğini, özel sektörün artı değerin bir bölümünü kentin gelişmesine aktardığı paylaşımcılığını ve sivil örgütlerin duyarlılıklarını ortaya koyacakları bir yaklaşım sergilenmelidir.

Yaşam Kalitesini Artırmak

Turizm odaklı kentsel gelişmenin en önemli koşulu insan kapasitesinin artırılmasıdır. Özellikle yerel işgücünün eğitimi ve kapasitesinin artırılması, ekonomik gelişmeyi ve dolayısıyla yaşam kalitesinin artırılmasını sağlayacaktır. Eğer Mardin’in geleceğinde, kültür ve inanç turizmi öncü sektörlerin başında gelecekse, kapasite artırımı için kamu- özel sektör kaynaklarına ulaşabilirlik açısından da önem kazanmaktadır.

Hizmet sektöründeki başarı hizmet kalitesi ile doğrudan ilgilidir. Bunun için kapasite artırıcı eğitim programlarının sivil örgütler liderliğinde, kamu ve özel sektör işbirliği ile-   uygulamalı birtakım projelerin geliştirilmesi hem yerel ekonominin canlandırılması hem de yaşam kalitesinin artırılmasında önemli rol oynayacaktır.

Yaşam kalitesinin artırılması “kent-yurttaş” ilişkisini daha da kuvvetlendirecek ve geçmiş değerlerin geleceğe taşınmasını daha da kolaylaştıracaktır.

Çevre ve Kültür Değerlerini Korumak ve Tanıtmak

Mardin kenti; kalesi, kale içindeki Akkoyunlu Camii ve diğer yapıları, merkezdeki; çarşı, han, kervansaray ile Ulu Camii, Latifiye Camii, Kasımiye, Hatuniye, Zinciriye, Şehidiye medreseleri ve Emineddin Külliyesi’nin yanı sıra Kırklar ve Mor Mihail kiliseleri, Deyrülzaferan Manastırı ile Firdevs Köşkü, Zeki Eldem Evi, Abdülkadir Köşkü ve  kasırları ile özgün konut mimarisinin ortaya çıkardığı taş yapıları ile büyük bir tarihsel ve kültürel miras zenginliği ve çeşitliliği sunmaktadır.

Kentin tarihsel, kültürel ve doğal değerlerinin korunması için bir sistematik içinde kurgulanacak “envanter çalışması” geleceğin planlamasında önemli veriler oluşturacaktır. Mardin’de binin üzerinde mimari değere sahip tescilli yapı, başta Dara olmak üzere on adet arkeolojik alan, dört adet kentsel sit alanı ile altı yüze yakın höyük olduğu düşünüldüğünde, bu kadar değerli hazinenin envanterinin çıkarılması ve bunların kamuoyunun kullanımına sunulması, değerlerin günümüze ve geleceğe taşınması açısından büyük önem sağlayacaktır.

Son yıllarda, çevre ve kültür değerlerinin korunmasına yönelik geliştirilen projeler ve yasal düzenlemeler, özellikle turizmin gelişmesine büyük katkılar sağlamış ve kentlerin gelişmesi için yeni fırsat alanları yaratmıştır.

Yeni yasal düzenlemeler çerçevesinde gündeme gelen “alan yönetimi” ile özel sektörün bu alanların geliştirilmesi için kamu ve sivil örgütler ile işbirliği içine girmesine olanak sağlanması, başta Dara antik kenti olmak üzere diğer on adet antik yerleşmenin gün yüzüne çıkmasını sağlayabilecek olması açısından önemlidir. Ayrıca, çevre ve kültür değerlerimizin korunması ve yaşatılması konusunda özellikle özel sektörün yatırım yapmasına yönelik teşvikler, Mardin’in kültürel mirasının günümüze sağlıklı bir biçimde taşınması için önemli bir kaynak yaratacaktır.

Mardin’in tarihsel ve kültürel zenginliğinin ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtılması için dört inancın bayramının ortak kutlandığı “Dinler Buluşması” ile Mardin dışında yaşayan Mardinlilerin bir araya gelmelerini sağlayacak olan “Nesiller Buluşması”nın süreklilik kazanmasında büyük yarar vardır.

Vizyon ve Öncü Projeler Geliştirmek

Mardin’in geleceğinin kurgulanması için kentin mekansal, toplumsal ve ekonomik gelişmesini sağlamaya yönelik stratejileri gerçekleştirmek için “vizyon” ve “öncü” projelerin gündeme alınması gerekmektedir. “Mardin Gelişim Stratejisi”ni ortaya koyarken, “Tarihi Mardin” merkezinin canlandırılması, kale ve çevresinin yenilenmesi, Mardin-Kızıltepe aksı ile Mardin-Midyat aksının kuvvetlendirilmesi ve “Tarihi Mardin” ile “Yeni Mardin” ikili yapısının ortadan kaldırılması konuları büyük önem taşımaktadır.

Bu sistematik içinde Mardin’in geleceğini etkileyecek olan “vizyon projeleri”; bölge içinde Mardin’in denizle bağlantısını sağlayacak olan “Diyarbakır-Gaziantep-Antakya stratejik aksları” ile bölge dışında “Halep-Musul stratejik aksı”nın yaratacağı potansiyeller ve akslar arası ilişkiler önemli fırsatlar ortaya çıkaracaktır.

Türkiye ve Suriye sınırları arasında bulunan Nusaybin sınır kapısı çevresindeki askeri bölgenin mayınlardan temizlenerek, bölgenin “sınırda birleşen bilim, tarım ve kültür” odaklı projeler ile değerlendirilmesi her iki ülke için de büyük potansiyel yaratmaktadır.

Mardin’i Mardin yapan “kale”, “kent” ve “ova”  olarak sıralanabilecek üç temel öğeyi dikkate alan “Yaşayan Kent, Yaşayan Kale: Mardin” projesi Mardin’in geleceğinin kurgulanmasında en önemli “vizyon projeleri”nden biridir.

Vizyon projelerinin yanı sıra, kentsel gelişmeyi tetikleyecek ve diğer projelere örnek olabilecek program ve projelerin de Mardin’in geleceğinde önemli yeri olacaktır. Mardin’in çevre yerleşmelerinde bulunan ve çeşitli nedenlerle boşaltılan köylerde yaşamın yeniden başlatılması, “Yeni Mardin” ile “Tarihi Mardin” arasında doğal ilişki sistemini oluşturan “Zinnar Vadisi projesi” ekolojik sistemin korunması açısından önemlidir.

“Tarihi Mardin”in kent meydanının düzenlenmesi ve tarihi dokuya uymayan elliye yakın betonarme binanın yenilenmesi tarihe göstermemiz gereken saygının sembolü olmalıdır. Mardin’in belleğini ortaya koyacak olan “Kent Müzesi” projesi de geçmişimizin geleceğe taşınmasının bir aracı olacaktır.

Başarı Öykülerini Artırmak

Hiç kuşkusuz, Mardin kendi dinamiği içerisinde gelişmesini sıçratacak birtakım başarı öykülerini yazmaya devam etmektedir. 2000’li yıllardan bu yana Mardin Valiliği’nin anıtsal yapıların korunması ve yaşama yeniden kazandırılması konusundaki başarısı ile dinler buluşması kapsamında göstermiş olduğu çabalar yerel kamu yönetiminin, Mardin’in geleceğinde öncü olabileceğinin en önemli göstergesidir.

Midyat Taş Atölyesi’nde zanaatçılar ile gençlerin buluşmasının sağlanması, geleneksel üretim tarzının devam ettirilmesi amacıyla Mardin’in yöresel yemek kültürünün günümüze taşınmasını sağlayan yerel girişimler ve sivil örgütlerin bir araya gelerek oluşturdukları Kent Konseyi, başarı öykülerinin örneklerinin diğerlerini oluşturmaktadır.

Yerel Odaklı İş Yaratmak

Mardin’in geleceğinin kurgulanmasında ele alınması gereken konuların başında yerel ekonomik yapının iyileştirilmesi ve buna paralel olarak da nitelikli iş gücünün yaratılması için eğitime ağırlık verilmesi gelmektedir.

Hiç kuşkusuz, Mardin’in geleceğinde ekonomik itici sektör turizm olacaktır. Ancak, turizmin gelişmesi koruma sektörünün de gelişmesine bağlıdır. Kentte bulunan anıtsal ve sivil mimarlık örneklerinin bakım, onarım ve restorasyonu başlı başına bir sektör oluşturacaktır. Sektörün en önemli sorunu ise nitelikli işgücünün bulunması olacaktır.

Midyat taş yapı ustalığının “Taş Atölyeleri”nde yaygınlaştırılmasının yanı sıra  yemek kültürünün ve el sanatlarının geliştirilmesi, turizm odaklı iş olanaklarının çeşitlendirilmesini sağlayacaktır.

Yukarıda belirtilen tüm konular “Mardin Yol Haritası” için temel oluşturacaktır. Mardin’in toplumsal, ekonomik ve kültürel zenginliği ve çeşitliliği, geleceğin kurgulanması için önemli ipuçları ve potansiyeller sunarken, gelecek için atılacak her adımın çok iyi düşünülmesi ve dikkatli davranılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Bir başka deyişle, “çeşitlik içinde birlikteliğin” tarih boyunca sürekli sağlandığı Mardin’in geleceğini doğru kurgulamak, geçmişini doğru görmekten geçmektedir. Geleceğin kurgulanmasında kamu yöneticilerine, özel sektör yatırımcıları ile sivil toplum örgütü temsilcilerine büyük görevler düşmektedir.

 

A. Faruk Göksu